«15/150»
«Kadın, kocasının yatağını mazeretsiz terk ederek sabahlarsa, melekler sabaha kadar o kadına lânet ederler.» (Müslim)
Âlimlerin Ölümü


Âlimlerin Ölümüyle Birlikte, İlim de Ortadan Kalkar

 

Fazîletli Şeyh Abdurrezzâk b. Abdulmuhsin el-Bedr

 

Çeviren: Yunus Albayrak

 

Her Müslüman, âlimlerin konumunun, yaptıkları işin ne kadar değerli olduğunun, makamlarının yüksekliğinin, kadir ve kıymetlerinin farkındadır. Çünkü onlar, insanları hayra giden yollara taşıyan, geride bıraktıkları eserlerin izi takip edilen imamlardır. Yaptıkları ameller insanlar tarafından taklit edilir, görüşleri, fikirleri kabul görür. Melekler, kanatlarını âlimlerin sözlerini tasdik edercesine onların üzerlerine örterler. Canlı, cansız, denizdeki balığa varana dek, yeryüzünde ne varsa, âlimler için istiğfar eder. Sahip oldukları ilimleri, onları seçkin insanlar zümresine, takvalı hamiyetli insanlar derecesine yükseltmiştir. İlimle âlimin menzilesi yücelir, derecesi yükselir, kadir ve kıymeti artar.

Allah te'âlâ şöyle buyurmuştur: "Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin." [Mücâdile, 11]

Başka bir ayette de şöyle buyurmuştur: "De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" [Zümer, 9]

Bu sebeple, âlimlerin ölümü felaket niteliğinde bir kayıptır. Onların ölümü çok büyük bir musibettir. Çünkü onlar bulundukları beldenin kandilleridir. Kullar için bir kılavuz ve doğru yolu gösteren işaretlerdir. Onların ölümü, ilmin kaybolması demektir. Çünkü ilmin ortadan kaldırılması, ilim adamlarının, taşıyıcılarının, koruyucularının ortadan kalkmasıyla olur.

Abdullah b. Amr b. As radiyallahu anhumâ'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in  şöyle dediğini işittim: "Allah, ilmi kullarının kalbinden söküp çıkarmak suretiyle almaz. Âlimlerin ruhlarını almak suretiyle ilmi de söküp alır." [Buhârî (100), Müslim (2673)]  Bundan dolayı Zeyd b. Sabit radiyallahu anhu vefat ettiği zaman, İbni Abbas radiyallahu anhu şöyle demiştir: Her kim ilmin nasıl yok olacağını görmek isterse baksın! İşte ilim böylece yok olur, gider. Âlimin ölümü felakete eşdeğer bir kayıp, büyük bir eksiklik, İslam da açılmış, telafisi mümkün olmayan, kapanmayacak büyük bir boşluktur. Hasan Basri rahimehullah bu anlamda şunları söylemiştir: Bir âlimin ölümü, gece ve gündüzün akıp gittiği sürece, İslam adına hiçbir şeyin kapatamayacağı, telafisi mümkün olmayan büyük bir boşluk oluşturur.

İslam ümmeti, bu son aylarda, hayır ve ümmeti ıslah etmede en önde giden, ilimde köklü izlere ve yüksek makama sahip, ciddiyet ve emek sahibi, fedakârlık ve lütufkârlıklarıyla bilinen, uzun ömürleri boyunca, eli açık ve cömertlikle dolu bir yaşam sürmüş, bazı âlimlerin ölümü ile imtihan edilmiştir.  Bu kayıplardan bir tanesi de hicri 1420 yılının Cumadülahir ayının 22'sine tekabül eden cumartesi günü yaşanmıştır. İslam ümmeti büyük âlim ve meşhur muhaddis Allâme Şeyh Muhammed Nâsıruddin el-Elbânî'yi kaybetmiştir. Allah ona rahmet etsin. Bu büyük âlim, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerine hizmet ve sünnetini arındırma yoluna hayatını adamış ve vaktini feda etmiştir. Onun ölümüyle gelen bu büyük acı, büyük İslam âlimi, İslam'ın ve Müslümanların şeyhi, değerli âlim, Müceddid Şeyh Abdulaziz b. Baz'ın ölümü felaketinden yaklaşık 5 ay sonra meydana geldi. Allah ona rahmet etsin, bağışlasın, ferah cennetine yerleştirsin. Allame el-Elbânî rahimehullah, değerli şeyh Abdulaziz b. Baz'ın vefat haberi kendisine ulaşınca şöyle demiştir: "Allah'ın aldığı da kendisinindir, verdiği de kendisinindir. Onun katında her varlığın yazılmış bir eceli vardır. Allah'tan onun ardından gelecek olanı, Müslümanların ve İslam'ın hizmetinde, ondan daha da hayırlı bir kimse kılmasını diliyoruz. Allah'tan yardım isteriz. Allah'tan başka da güç, kuvvet sahibi yoktur. Bizler Allah'tan geldik, tekrar ona döndürüleceğiz. Ey Allah'ım! Beni bu musibetime karşılık ödüllendir ve bana onun ardından daha hayırlısını nasip et." Onun ölümü sebebiyle çok üzülmüş, aramızdan ayrılışına hüzünlenmiş, gözyaşı dökmüştür.

O ikisini bir araya getiren, çok derin bir sevgi, güvenilir bir bağ ve mübarek bir yakınlık vesilesi olan ilimdir. Selefin şöyle dediği rivayet edilmiştir:  "İlim, ilim ehli arasında bir yakınlık vesilesidir." Onlardan her biri, diğeri için övgü dolu sözler eder, menakıb ve faziletlerini överdi. Allâme şeyh Abdulaziz b. Bâz rahimehullah onun hakkında şunları söylemiştir: "Bizler, şeyh'i (el-Elbânî'yi kastediyor), akîdesinin ve yaşam tarzının güzelliğiyle ve de Allah'a davet yolunda aralıksız çabasıyla tanıyoruz. Bununla beraber onu, hadisi şeriflere özen gösterme üzerine sarf ettiği,  sahih hadislerin, zayıf ve uydurma hadislerden ayıran, takdire layık çalışmaları, bu alanda yazmış olduğu çok geniş kapsamlı yazılarla biliyoruz. Bütün bunlar Müslümanlar için yapılmış teşekkürü hak eden çok faydalı işlerdendir. Allah te'âlâ'dan onu misliyle mükâfatlandırmasını niyaz ediyorum. Bu güzel yolda yürümeye devam etmesinde kendisine yardımcı olmasını, çalışmalarını muvafakat ve başarıyla taçlandırmasını diliyorum."

Şeyh el-Elbânî birçok önemli sıfatlar ve değerli özelliklerle süslenmişti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine olan gayreti ve sünnetin yayılmasına yönelik hırsı, ona sıkı sıkı bağlılığı, tevhide, öğretimine ve yayılmasına yönelik gösterdiği özen, şirk ve bid'atlerden sakındırması, yüksek himmet ve aralıksız çalışma, devamlı fedakârlık gibi hasletleri bu sıfatlarına örnek gösterebiliriz. 

Şeyh rahimehullah'in yüzün üzerinde yazmış olduğu büyük eser ve faydalı tahkikleri, ilim talebelerinin ihtimam ve özen gösterdikleri önemli kaynaklardan biriydi ve öyle olmaya devam edecektir. İlim talebeleri sıklıkla bu eserlere dönmeyi, onlardan yararlanmayı sürdürüyorlar. Onun bu çalışmaları herkesin takdirini toplamayı başarmıştır. Dolayısıyla Melik Faysal dünya İslami Eğitim Ödülü belirleme kurulu, Nebevi hadislere yönelik değerli çalışmalarını takdir etmek maksadıyla, hicri 1419 yılında, konusu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerinin tahkik, tahric ve öğretimine yönelik ilmi araştırmalar olan bu ödülü ona vermeyi kararlaştırmıştır.

Şeyh el-Elbânî'nin Medine İslam Üniversitesi'ne olan sevgisi ve vefası da ayrıca zikredilmelidir. Şeyh, bu üniversitenin doğru akidenin yayılması ve sünnetin açıklanması yolunda harcadığı çabayı takdir etmiştir.  Kütüphanesinde bulunan elyazması ve basılmış birçok eseri, Medine İslam Üniversitesi kütüphanesine bağışlanmasını vasiyet etmiştir. Allah azze ve celle'den yaptığı bu hayırları kabul etmesini, buna karşılık olarak onu en güzel ödüllerle ödüllendirmesini diliyoruz.

Onun rahimehullah ölüm haberi, âlimler, ilim talebeleri ve dünyanın dört bir yanında bulunan bütün Müslümanların yüreğine çok ağır gelen bir hadiseydi. Hiç şüphe yok ki, onun ölümü, kalplerin hüzünlenerek, nefislerin acı çektiği büyük musibetlerden, önemli olaylardan sayılır. Kaza ve kaderinden dolayı dolayı hamdolsun Allah'a. Biz, Allah'tan geldik ve tekrar ona döndürüleceğiz.

Yüce Allah'tan bu kaybımıza acıyarak, rahmetiyle korumasını, onu ferah cennetine yerleştirmesini, Müslümanlar adına, onu en güzel karşılıklarla ödüllendirmesini niyaz ediyoruz. Aynı şekilde Allah te'âlâ'dan bu musibetlerine karşılık Müslümanları ödüllendirmesini, ardından gelecek olalarını ondan daha da hayırlı bir kimse kılmasını niyaz ediyoruz. Şüphesiz O, cömert ve eli açıktır. Rauf'tur, Rahîm'dir.